19 Şubat 2007 Pazartesi

Hayatı Yaşamak ve Albay'ın Karısı

Salı günü işten çıktım ve halen şantiye durumunda olan bulvardan Akün sahnesine kadar yürüdüm. Evet kışın ortasında yürüdüm. Havayı sorarsanız bahardan kalmaydı. Salon oldukça doluydu ama aralarda olan boşluklar, gelemediklerini dökülmüş diş gibi gösteriyordu. Oyun başladı. İlk perdede olayları ve kararkterler tanıdık. Yaklşaık 20 kişi var ve esas olarak 3 ana karakter mevcut. Bana istenileni tam olarak verilememiş gibi geldi. Özette söylendiği gibi hayatın derdi tasasına rağmen yaşamanın güzel olduğunu ben tam olarak anlamadım. Ama farklı kişilerin farklı anlardaki hayatların kesitleri ve bunların nasıl kesiştiğini görmek güzeldi. Her ne kadar bu oyuna tam puan veremesem de, müzikleri hazırlayan kişiye tam puan vermek gerekir.

Gelelim ikinci oyuna Albay'ın Karısı. Uzun zamandır gitmeyi düşünüyordum ve sonunda bilet aldım. Öyleki 2006 sezonunda oynamaya başladı. Öyle yer olmadığından değil benim gidemeyişim, tamamen üşenme ve planlamama hatası. Oyun Küçük Tiyatro'da. Şubat ayı içerisinde 20,21,22,23,24 ve 25 tarihlerinde oynuyor. Oyunun özeti: Olaylar hiç kimsenin taburcu edilmediği, savaşın hüküm sürdüğü bir bölge hastanesinde geçer. Bulgar toplumunun ya da Balkanların bir minyatür modeli olarak algılayabileceğimiz 6 numaralı bu koğuşta, konuşmamaya yeminli Külkedisi'nden her duyduğunu belleğine kazıyan Fero'ya, sağır Dede'den okur-yazarlığı olmayan Bratoy'a kadar uyumsuz oldukları ölçüde gerçek olan oyun kişileri vardır... Yazar "Albayın Karısı" nda hayalin/düşün/sanının insan varoluşunun temel dayanağı olduğu düşüncesini ele alıp işler.Gelen yorumlar ise olumlu, sonunda kendim gidip göreceğim.

NİSAN

Hiç yorum yok: