8 Nisan 2008 Salı

Nerede bu şehrin melekleri?

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba herkese,

Aylar olmuş yazmayalı, çok ihmal ettik burayı. Baharın gelişiyle, doğa ile birlikte ben de uyanıyorum sanırım ki, bir blogumuz olduğunu hatırlayıp, hatta hatırlamakla kalmayıp yazma isteğiyle dolup taştım. İşin aslı bu uyanışta geçen hafta çok şiddetli geçirdiğim gribin de etkisi var. Evde 3 gün yatınca insanın aklına herşey geliyor. Hazır yeniden yazma aşkına gelmişken, gelsin yine yeni yeniden yazılar...

Aklıma bin tane konu geliyor, ama bu yazı hiç biriyle ilgili olmayacak... Nerelerdeydim neler yaptım ondan bahsedeyim biraz..

Geçen 1 senede hayatımda oldukça büyük değişiklikler oldu, evlilik, yeni ev, işyerimde yeni proje, kısaca yeni hayat. Evlilik öncesi süreçte yazmayı çok istedim, çünkü herşeyin uzmanı olmuştuk araştırırken ve bunu paylaşmayı çok ister(d)im yeni gelin adaylarıyla. Ama malesef eve giriş saatimiz 12'yi bulduğundan yazacak hiç zamanım olmadı. Aklıma kaldığı kadarını yazarım zaman içinde...

Bu arada düğün hazırlıkları oldukça zevkli, bana çok stresli olduğunu söylemişlerdi. Evet itiraf edeyim vaktiniz darsa biraz stesli, ama yeterli zamanınız varsa çok zevkli, çok keyifli. Bence yeterli zaman da en az 5-6 ay, biz 3 aya sıkıştırdığımızdan oldukça yoğun oldu. Sanırım bu konuda yazacak çok şey var, hemen anlatmaya başladığıma göre.Neyse detaylar gelecek yazılarda.

Bir diğer önemli gündem maddesi de diyet... Son 1 aydır diyet yapıyorum, hayatımın ilk programlı diyeti, Nisan'ın diyet reçeteleri ile kendimden hiiç beklemediğim bir performans sergilediğimi söyleyebilirim. Düğünden sonra aldığım 5 kilo gitti, şimdi sıra geldi o zamana kadar da benimle yaşayan fazlalıkları atmaya...

Ankaramızın diğer iki meleği Ceren ve Nisan da sessizliğe büründü. Son aylarda Nisan'la oldukça sık görüşsek de, Ceren'le hiç görüşemedik, Cerencim ses ver, nerelerdesin? Yeni yazılarını ve seni bekliyoruz.

Koca kış nasıl geçti yine birşey anlamadım, bu yaşlanmanın en önemli belirtilerinden bence, çocukken günler ne kadar uzundu... Kışın Ankara'daki en büyük hareket yeni açılan alışveriş merkezleriydi sanırım, hayatımıza Cepa, Panora, Antares, Minesera da girdi. Yeni mekanları çok takipte değildik bu sene, düğün yorgunluğunu atmak 3-5 ayımı aldı. Yeni mekanlardan İran Caddesinde açılan Hoks'u denedik, çok beğendik. Bir de ne zamandır gitmek istediğim Trilye'ye götürdü sevgilim güzel bir sürprizle, oldukça iyiydi, herşey çok lezzetliydi, sanırım Ankara'nın en iyi balıkçısı diyorlar ama ben emin olamıyorum, Üç Kalyon, Kalbur, Trilye hepsi farklı, hepsi çok özel ve güzel. Arjantin Caddesinde açılan sokakların birinde Haagen Das kafe açılmış, ne zamandır hayalini kuruyorduk , sonunda birileri bizim hayalimizi gerçekleştirmiş.

Yazdıkça yazasım geliyor, uzun yazı yazmamaya karar vermiştim ama sanırım tutamıyorum kendimi bir başlayınca... Neyse daha fazla uzatmadan, güzel günler herkese...

Zuhal