30 Nisan 2007 Pazartesi
20 Nisan 2007 Cuma
Ankara'da yaşamayı istiyorum...
İstanbulda yaşayacaksam eğer;
* Eğitimin planlandığından 1 saat önce bitmesi hiç bir sey ifade etmiyor İstanbul'da, çünkü o sürede 1 saat kantinde servis beklemek zorundayım.
* Yolu uzatmaya çalışan taksicilere, uzattığınız para 10 YTL bile olsa sahte mi diye güneşe tutan şoförlere alışmalıyım.
...
Bu liste böyle uzaar gider...
Bu sefer çok zor geldi bana İstanbul, çok yordu beni. Yetti bana İstanbul, fazla geldi, evime Ankara'ya dönmek istedim.
Bizim kendimizi teselli ettigimizi düsündüğüm, 'Ankara'da yasayip, Istanbul'da gezilir' sözünün doğruluguna bir kez daha inandim içtenlikle. Ankara Ankara güzel Ankara, ben bir süre daha buralardayım :)
Ama kısa bir moladan sonra :) 23 Nisan'da 3 günlüğüne İzmir'e kaçıyoruz... İzmir, Çeşme, Alaçatı, Şirince bizi bekliyor!!! Yeni fotoğraflarla döneceğim! Ama umarım yeni bir ikilemle dönmem :)
Herkese iyi tatiller...
Tüm çocukların ve içinizdeki çocukların dünyanın en güzel bayramı, tek çocuk bayramı olan 23 Nisan'ı kutlu olsun...
Zuhal
P.S. Aslında daha çok fotoğraf yükleyecektim, ama yazdığım her yüklemeden sonra tüm yazılar darmadağın oluyor, bu konuda biraz kendimi geliştirmem gerek sanırım...
18 Nisan 2007 Çarşamba
Sobelendik..
Sardunya sobeledi bizi..Biz de katıldık oyuna..
• Daha önce yaşadığınız 3 şehir:
Sadece Ankara. Ne yazıkki..Farklı yerler, insanlar görmek isterdim..
• Tatil için gittiğiniz gördüğünüz ve önermek istediğiniz üç yer:
Düşündüğüm: ağva, burhaniye- kaz dağları ve nemrut..
Önerdiğim: Mardin-Midyat(bambaşka bir dünya), Selimiye
• Yaşamak istediğim üç şehir:
Başka bir ülke belki..Akdeniz ülkesi, Italya, Ispanya veya Portekiz..ve bir ada belki..rahat ve huzur dolu..Türkiye’de Selimiye olabilir.
• Şu anki mesleğiniz: Bilişim
• Dünyaya yeniden gelseniz hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Belki doktor veya tiyatrocu
• Kesinlikle yapamazdım dediğiniz meslek:
Avukatlık, memuriyet, pazarlamacılık
• Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri:
Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün.
• Bir kitaptan alınma sevdiğiniz bir bölüm, paragraf ya da cümle:
“Hayatta ya tozu dumana katarsın, yada tozu dumanı yutarsın”..
• Çok sevdiğiniz bir şiirin bir parçası:
I carry your heart with me
I carry it in my heart
I am never without it
anywhere I go you go, my dear;
and whatever is done by only me is your doing, my darling
I fear no fate
for you are my fate, my sweet
I want no world
for beautiful you are my world, my true
and it's you are whatever a moon has always meant
and whatever a sun will always sing is you
here is the deepest secret nobody knows
here is the root of the root and the bud of the bud
and the sky of the sky of a tree called life; which grows
higher than soul can hope or mind can hide
and this is the wonder that's keeping the stars apart
e.e.cummings
CEREN
bir iki üç
sweety, Ayse’s world , Cakıl’ın yeri ve peynir gemisi
ebe sobe
11 Nisan 2007 Çarşamba
YE #21 - Kremalı Tavuk
Bu arada ev sahibimiz 'yemek aşkı'na bu güzel konu için teşekkürler :)
9 Nisan 2007 Pazartesi
Ay ay ay yaz geldi, Sokağa çıkmak lazım ....
Hal böyle olunca insan odaklıyız işte. Evimizde yalnız olmaktan hoşlansak bile bir zaman sonra kendimizi insanlara karışacağımız, konuşacağımız, hiç olmadı karmaşada düşünmeyeceğimiz ortamlara atıyoruz. Sırf bu yüzden büyük büyük alışveriş merkezleri yapıyorlar; düşünmeyelim diye de içeriye az oksijen veriyorlar.Böylece insan olmanın gereklerini yerine getiriyoruz. Ve bu kadar insan odaklı iken bir o kadarda onları kolayca silebiliyoruz. Kaçımız incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerle arkadaşı ile kopmamıştır. Veya yolları, araya giren zamanı, zamansızlığı, koşturmacayı bahane ederek arkadaşlarından uzaklaşmamıştır. Bu kadar insan bağımlısı iken ve mutlu olmamız bu kadar karşı tarafı da mutlu etmeye dayanırken bu yaptıklarımız hiç akıl alır değil.
Peki olan olmuş, kopan ilişkiler kopmuştur mu demek gerekir ? Veya gidip onları yeniden düzenlemek mi ? veya düzenleme için harcanacak zamanı yeni ilişkiler kurmaya mı vermek gerekir? Ne gerekir ? Nasıl yapılır ? Yıllarca aramadığınız bir arkadaşınızı arayınca, nasıl karşılanmalar yaşanabilir ? neler normal? neler değildir ? İçten bir merhaba yetecek midir ?
Daha da ileri sorular sorayım,nasıl yeni insanlarla tanışılır? tanışmak yetmez ki; aramak ister insan, aranmak ister. Önemsenmek ister. Yeni tanıştığınız biri ile bu bağı kurabilir misiniz? Yoksa bunun içinde içerikten öte, nicelik-zaman mı gereklidir? Yeni gruplar nereden bulunur ? Nasıl gidip orada kaynaşılır ?
3 Nisan 2007 Salı
Bitmeyen Ankara-İstanbul İkilemi
Bu Ankara-İstanbul ikilemini son 5 yıldır yaşıyorum, ve her geçen yıl beni hiç sevemediğim Ankara'ya daha da bir yerleştiriyor. Bağlarım, kaybedeceklerim artıyor. Ve bu İstanbul gerçekleri de, benim Ankara'ya hissettiklerim de hiç değişmiyor...
Türkiye'de başka bir şehir alternatifi benim işim için neredeyse imkansız. Yurtdışında da uzun süreli yaşamak istemiyorum, 6 aylık bir tecrübem var, o bana yetti, belki 1-2 yıl daha olabilir ama daha fazlasını istemiyorum. Ne yapmalı bilmiyorum, Ankara'da kalıp hayıflanmalara devam mı? Herşeyi göze alıp İstanbul'u denemeli mi?
Nerden mi çıktı bu İstanbul konusu? Öncelikle önceki gün yağmurlu, gri bir 'Ankara Pazar'ında önce Ankamall, sonra Arcadium'a gittikten sonra içime fenalık bastı ve yine aynı şeyleri sorgulattı bana. Bir de yarın İstanbula gidiyorum. 4 gün ordayım... Bakalım bu sefer nasıl etkileyecek beni İstanbul?
Bekle beni İstanbul, geliyorum!!!